29 Ağustos 2025 Cuma

Yedi Uyurlar

Yedi Uyurlar öyküsünü bilirsiniz. Hani şu birçok mağara için anlatılan, çeşitli kültürlerle biçimlenen, bir mağarada yüzyıllarca uyuyan gençlerin öyküsü. Samimi inanç, kötü bir güçten saklanma, uyku-ölüm-rüya gizemi, diriliş… birçok kültüre gönderme yapıyor.

Bu efsane hakkında sanırım yazılı Hristiyan kaynakları en eski kaynaklar. (Piskopos Efesli Stephen’in antik Yunanca metni 445, Piskopos Serugh’lu Jacob’un Aramice şiiri 474) Oradan başlayalım.

EFSANENİN HRİSTİYAN KAYNAKLARINDAKİ BİÇİMİ

Hristiyanları kurban eden Roma İmparatoru Decius’un (249-251) askerlerinden kaçan 7 Hıristiyan genç Efes yakınlarında bir mağaraya sığınırlar. Sığındıkları mağarada yorgunluktan uyuya kalırlar. Kendileri birkaç saat uyuduklarını düşünürken 200 yıl uyurlar. Bu arada Roma İmparatorluğunda büyük değişiklikler olmuş. Önce Milano fermanı (Edictum Mediolanense) ile 313 yılında Hıristiyanlık serbest bırakılmış, ardından İmparator Theodosius zamanında Selanik Fermanı (Edictum Thessaloniki) ile 380 yılında Hıristiyanlık İmparatorluğun resmi dini olmuş!


Bilindiği gibi “Hz. İsa’nın dirilişi” konusu Hristiyanlığın temel tartışma alanlarından biridir. Bizans’ın Ortodoks Hıristiyanlarınca “heretik” sayılan Origenism yanlıları “yeniden doğuş” kavramını daha ruhsal ve alegorik biçimde yorumlamaya çalışmış. Peygamber bile olmayan, yalnızca samimi inançlı Hıristiyanların iki yüzyıl uyuduktan sonra hep birlikte, üstelik giysileri, paraları ile uyanmaları öyküsü Bizans’ın Ortodoks Hıristiyanlarına çok uygun gelmiş ve hemen Efes’teki mağaranın üzerine bir Bazilika inşa edilip hacıların hizmetine sunulmuş.

EFSANENİN İSLAM KAYNAKLARINDAKİ BİÇİMİ

Bu efsane temel İslam kaynaklarında, öncelikle de Kuran-ı Kerim’in Kehf (mağara) Suresinde yer alıyor. İslam coğrafyasında Tarsus, Afşin, Lice, Amman… gibi birçok mağara bu efsane ile ün kazanmış. Ashab al-Kehf (mağara arkadaşları) öyküsü ana hatları ile aynı öykü, ama bence vurgulardaki farklılıklar çok ilginç. Öncelikle Hıristiyanlıkta adları bile belli olan 7 gencin  bedensel yeniden doğuşu, bir tarihsel gerçeklik olarak sunulurken; İslam yorumunda hiç de tarihsel bir gerçeklik olmayan, sayıları bile “ancak Allah tarafından bilinebilen”, imanın önemini ve Allah’ın gücünü anlatan bir efsaneye dönüştüğünü görüyoruz.

İslam kaynaklarında gençlere bir de köpek ekleniyor. Hem de gençlerin sayısını ve adlarını bilemezken köpeğin adını biliyoruz: Kıtmir. Gençler putperestlerden saklanacak bir yer ararken Kıtmir onlara katılmak ister, dile gelir ve “Ben de hak dinine iman ettim. Evet, ben sizin cinsinizden değilim, ama siz de Allah’ın cinsinden değilsiniz” der. Tabii çok güzel bir hayvan sevgisi görüyoruz. Ama diğer yandan da çok derin (benim hiç girmek istemediğim kadar derin) bir teolojik tartışmaya yol açılıyor: “acaba inanç-din cins-tür ile sınırlı olmalı mı?”

ORTA ÇAĞ SONRASI

Semavi dinlerin yayılması ile bu öykünün de yayıldığını ve farklı folklorik özellikler kazandığını görüyoruz. Örneğin Almanya’da (muhtemelen doğa gözlemlerine dayanan pagan dönemden kalma) meteorolojik folklor ile birleşmiş, 27 Haziran 7 Uyurlar Günü olarak kutlanıyor ve o gün hava nasılsa 7 hafta boyunca o durumun süreceğine inanılıyor. (“Das Wetter am Siebenschläfertag, sieben Wochen bleiben mag”). Yağışlı bir 27 Haziran, yağışlı yaza; güneşli bir 27 Haziran, güneşli yaza işaret ediyor. (Dikkat ederseniz öyküyle 7 sayısından başka hiçbir ortaklık yok).

Kelt mitolojisinde bir mağara veya adada uyuyan Kral Arthur veya İrlanda kahramanı Fionn Mac Cumhaill’in uygun vakit gelince uyanıp ülkeyi kurtaracağı yer alıyor. Örnekler çoğaltılabilir ve çok daha yakın tarihlere getirilebilir. Örneğin Washington Irving’in Rip Van Winkle uyarlamasını (1819) anabiliriz.

Kardeşlerim benim ilgimi çeken, baskı, inanç, uyku, diriliş gibi çok temel motiflerden yola çıkan bu basit öykünün, farklı inanç sistemlerinde ve kültürlerde değişik biçimler alarak binlerce yıl yaşaması. Hep farklılıklarımızı vurguluyoruz, yoksa o kadar da farklı değil miyiz?