Yedi Uyurlar öyküsünü bilirsiniz. Hani şu birçok mağara için anlatılan, çeşitli kültürlerle biçimlenen, bir mağarada yüzyıllarca uyuyan gençlerin öyküsü. Samimi inanç, kötü bir güçten saklanma, uyku-ölüm-rüya gizemi, diriliş… birçok kültüre gönderme yapıyor.
Bu efsane hakkında sanırım yazılı Hristiyan kaynakları en
eski kaynaklar. (Piskopos Efesli Stephen’in antik Yunanca metni 445, Piskopos
Serugh’lu Jacob’un Aramice şiiri 474) Oradan başlayalım.
EFSANENİN HRİSTİYAN KAYNAKLARINDAKİ BİÇİMİ
Hristiyanları kurban eden Roma İmparatoru Decius’un
(249-251) askerlerinden kaçan 7 Hıristiyan genç Efes yakınlarında bir mağaraya
sığınırlar. Sığındıkları mağarada yorgunluktan uyuya kalırlar. Kendileri birkaç
saat uyuduklarını düşünürken 200 yıl uyurlar. Bu arada Roma İmparatorluğunda
büyük değişiklikler olmuş. Önce Milano fermanı (Edictum Mediolanense)
ile 313 yılında Hıristiyanlık serbest bırakılmış, ardından İmparator Theodosius
zamanında Selanik Fermanı (Edictum Thessaloniki) ile 380 yılında
Hıristiyanlık İmparatorluğun resmi dini olmuş!
Bilindiği gibi “Hz. İsa’nın dirilişi” konusu Hristiyanlığın temel tartışma alanlarından biridir. Bizans’ın Ortodoks Hıristiyanlarınca “heretik” sayılan Origenism yanlıları “yeniden doğuş” kavramını daha ruhsal ve alegorik biçimde yorumlamaya çalışmış. Peygamber bile olmayan, yalnızca samimi inançlı Hıristiyanların iki yüzyıl uyuduktan sonra hep birlikte, üstelik giysileri, paraları ile uyanmaları öyküsü Bizans’ın Ortodoks Hıristiyanlarına çok uygun gelmiş ve hemen Efes’teki mağaranın üzerine bir Bazilika inşa edilip hacıların hizmetine sunulmuş.
EFSANENİN İSLAM KAYNAKLARINDAKİ BİÇİMİ
Bu efsane temel İslam kaynaklarında, öncelikle de Kuran-ı
Kerim’in Kehf (mağara) Suresinde yer alıyor. İslam
coğrafyasında Tarsus, Afşin, Lice, Amman… gibi birçok mağara bu efsane ile ün
kazanmış. Ashab al-Kehf (mağara arkadaşları) öyküsü ana
hatları ile aynı öykü, ama bence vurgulardaki farklılıklar çok ilginç.
Öncelikle Hıristiyanlıkta adları bile belli olan 7 gencin bedensel
yeniden doğuşu, bir tarihsel gerçeklik olarak sunulurken; İslam yorumunda hiç
de tarihsel bir gerçeklik olmayan, sayıları bile “ancak Allah tarafından
bilinebilen”, imanın önemini ve Allah’ın gücünü anlatan bir efsaneye
dönüştüğünü görüyoruz.
İslam kaynaklarında gençlere bir de köpek ekleniyor. Hem de
gençlerin sayısını ve adlarını bilemezken köpeğin adını biliyoruz: Kıtmir.
Gençler putperestlerden saklanacak bir yer ararken Kıtmir onlara
katılmak ister, dile gelir ve “Ben de hak dinine iman ettim. Evet, ben sizin
cinsinizden değilim, ama siz de Allah’ın cinsinden değilsiniz” der. Tabii çok
güzel bir hayvan sevgisi görüyoruz. Ama diğer yandan da çok derin (benim hiç
girmek istemediğim kadar derin) bir teolojik tartışmaya yol açılıyor: “acaba
inanç-din cins-tür ile sınırlı olmalı mı?”
ORTA ÇAĞ SONRASI
Semavi dinlerin yayılması ile bu öykünün de yayıldığını ve
farklı folklorik özellikler kazandığını görüyoruz. Örneğin Almanya’da
(muhtemelen doğa gözlemlerine dayanan pagan dönemden kalma) meteorolojik
folklor ile birleşmiş, 27 Haziran 7 Uyurlar Günü olarak kutlanıyor ve o gün
hava nasılsa 7 hafta boyunca o durumun süreceğine inanılıyor. (“Das Wetter
am Siebenschläfertag, sieben Wochen bleiben mag”). Yağışlı bir 27
Haziran, yağışlı yaza; güneşli bir 27 Haziran, güneşli yaza işaret ediyor.
(Dikkat ederseniz öyküyle 7 sayısından başka hiçbir ortaklık yok).
Kelt mitolojisinde bir mağara veya adada uyuyan Kral Arthur
veya İrlanda kahramanı Fionn Mac Cumhaill’in uygun vakit gelince uyanıp ülkeyi
kurtaracağı yer alıyor. Örnekler çoğaltılabilir ve çok daha yakın tarihlere
getirilebilir. Örneğin Washington Irving’in Rip Van Winkle uyarlamasını
(1819) anabiliriz.
Kardeşlerim benim ilgimi çeken, baskı, inanç, uyku, diriliş
gibi çok temel motiflerden yola çıkan bu basit öykünün, farklı inanç
sistemlerinde ve kültürlerde değişik biçimler alarak binlerce yıl yaşaması. Hep
farklılıklarımızı vurguluyoruz, yoksa o kadar da farklı değil miyiz?