İvan Sergeyeviç Turgenyev’in (1818 – 1883) Babalar ve Oğullar romanını gençlik
yıllarımda okumuştum. O dönemde Dostoyevski’ye hayrandım ve itiraf etmeliyim ki
roman beni pek de etkilememiş, okuduğum “büyük” Rus romanlarının biraz gölgesinde
kalmıştı. ODTÜ Mezunlar Derneği Edebiyat Kulübü bu yıl inceleme programına
alınca, bu kez 70 yaşımda, bir daha okudum ve ilk okumada gözardı ettiğim
birçok şey buldum. İşte bu notta bulduklarımı paylaşmak istiyorum.
Bence Babalar ve Oğullar zıtlıklar ve dolayısıyla çelişki ve
çatışmalar romanı. Romanın adının da yansıttığı gibi ilk planda vurgulanan
çelişki kuşaklar arasında. Bu kapsamda önceki kuşak (Nikolay + Pavel + Vasili +
Arişa) ile gençler (Arkadiy + Bazarov) arasındaki görüş ayrılıkları çok
belirgin.
Ama roman biraz daha ilerleyince bir dizi ikili, Nikolay -
Pavel, Arkadiy – Bazarov; Odintsova – Katya hatta iki uşak Pyotr – Prokovyiç
arasındaki farklılıklar ve çelişkiler gelişiyor. Ayrıca bu çelişkiler kişilik
farklılıklarına dayandıkları gibi toplumsal ve ideolojik gelişmelerden de
kaynaklanıyor. Örneğin kuşaklar arasındaki çelişkiyi
- · romantik, kırsal, aristokratik ve yurtsever gelenekçiler ile
- · nihilist, kentsel, ayrım karşıtı ve kozmopolit yenilikçiler
arasındaki çelişki olarak da değerlendirebiliriz. Ayrıca
roman ilerledikçe birkaç aylık bir dönem içinde karakterlerdeki değişim de
çatışmalar doğuruyor.
Özellikle kuşaklar asındaki çatışma tarih boyunca hep
görülen bir olgu. Antik Mısır metinlerinde yaşlı kuşağın eski güzel günleri andığı
nostaljik satırları bulabiliyoruz. İlyada destanında kuşaklar arasındaki
ilişki, örneğin Kral Prianos’un Aşil ile yaptığı görüşme, birçok edebiyat
incelemesine konu olabiliyor. Nasıl Emine Ayhan Shakespeare hakkında “onu güncel kılan şey, güncel olmamasıdır”
diyorsa, bence bu ölümsüz konuyu XIX. Yüzyılın çalkantılı Rusyasında ele alan
Turgenyev için de bu söylenebilir.
Romanın 1862’da yayınlandığını göz önüne alırsak yukarıda
belirttiğim gibi XIX. Yüzyılın Rusya için çok
çalkantılı yıllarla başladığını belirtmeliyiz:
- · 1801 Çar I. Pavel’in öldürülmesi
- · 1812 Napoleon’un Moskova önlerine kadar ilerlemesi;
- · 1814 Rus ordularının Paris’e kadar Napoleon’u kovalaması;
- · 1825 ve 1848 ayaklanmalarının tüm Avrupa’yı sarsması;
- · 1853 - 1856 Kırım Savaşında Rusların uğradığı büyük yenilgi;
- · 1862 Rusya' da serfliğin kaldırılması.
Turgenyev toplumsal reform yanlısı gerçekçi bir yazardı. St.
Petersburg’daki üniversite yıllarının ardından ömrünün önemli bir kısmını Batı
Avrupa’da geçiren; kısa süreli de olsa Rusya’da hapsedilen bir reformcu. Bu
kapsamda bir yandan serflerin çektiği yoksulluğu diğer yandan Rus köylüsünün
olumlu özelliklerini vurgulamış ve çok etkili olmuş. Öyle ki Çar II.
Aleksandır’ın serfliği kaldırmasında Turgenyev’in Bir Sporcunun Kısa
Hikâyeleri (1852) adlı yapıtının etkili olduğu söylenir.
Babalar ve Oğullar romanında, Kirsanov ve Bazorov aileleri
gibi, serflerine özgürlük vermiş, evlerinde birkaç kahya - uşak – hizmetçi
kalmış küçük mülk sahibi orta sınıftan karakterleri ele aldığını görüyoruz.
Sanırım yukarıda değindiğim bir dizi çelişki ve çatışmayı gölgede bırakmamak
için, bu romanda sınıf çatışmalarını vurgulamamış.
Bu romanı ile Turgenyev’in ne ilericilere ne de
gelenekçilere yaranamadığını da söylemeliyiz. Romandaki nihilist Bazarov’un
zaman içinde değişip ümitsiz bir aşka kapılması, bilim uğruna yürüttüğü
çalışmalar sonucunda tifüse yakalanması; buna karşılık ılımlı Arkadiy’nin
çiftlikte mutlu bir yaşama kavuşması ilericilerin tepkisini çeken konular. Ama
nihilizmin bir ideoloji olarak eleştirilmemesi, hatta olumlu boyutlarına yer
verilip “yeni” Rusya’nın geleceğinde (ılımlı bir biçimde de olsa) kaçınılmaz
olarak yer alacağının ipuçları da gelenekçilerin karşı olduğu konular.
Şimdi bu çalkantılı dönemde yazılan romandaki çelişki,
çatışma ve dönüşümlere dönebiliriz.
Kuşaklar Arasındaki Çelişki
Yukarıda değindiğim gibi bu romanda vurgulanan temel çelişki
geçler (Bazarov + Arkadiy) ile önceki kuşak (Nikolay + Pavel + Vasili +
Arina) arasında. Gençler temel olarak iyi niyetli bir arayış içinde: “Hayır diye içinden geçirdi Arkadiy, bu
memleket zengin değil, ne bolluk ne de çalışkanlık söz konusu burada; olmaz,
onu böyle bırakmak mümkün değil, köklü değişiklikler gerekli... fakat bu
değişiklikleri nasıl yapmalı, işe nereden başlamalı?” (s. 21).
Bazarov, romanın büyük kısmında tipik bir
nihilist. Bu akım Arkadiy tarafından şöyle tanıtılıyor: “’Bazarov neci mi?’ diyerek güldü Arkadiy. ‘İsterseniz, onun neci
olduğunu size söyleyeyim amcacığım.’ ‘Lütfen sevgili yeğenim.’ ‘O bir
nihilisttir.’ ‘Nasıl?’ diye sordu Nikolay Petroviç, Pavel Petroviç ise ucunda
bir parça yağ olan bıçağı havaya kaldırdı ve öylece kaldı. ‘O, bir nihilisttir’
diye tekrarladı Arkadiy. ‘Bir nihilist’ dedi Nikolay Petroviç. ‘Anladığım
kadarıyla Latince nihil, yani hiçbir şey sözcüğünden geliyor; öyleyse bu
sözcük... hiçbir şeyi kabul etmeyen adam anlamına mı geliyor?’ ‘Hiçbir şeye
saygı göstermeyen de’ diye atıldı Pavel Petroviç ve tekrar yağa uzandı. ‘Her
şeye eleştirel bakış açısından bakan’ diye belirtti Arkadiy” (s. 37).
Bazarov, kurulu düzenin her boyutu, kurumu
ve geleneği ile yıkılması gerektiğini savunuyor. Ancak her şey yıkıldıktan
sonra yeni ve düzgün bir düzen kurulabileceğine inanıyor. Şimdiki görev yıkmak.
Bu kapsamda sanatı gereksiz bir uğraş; aşkı ve evliliği yanıltıcı duygu ve
kurum olarak görüyor. Gelişen Alman düşüncesi ve katı bir “bilimcilikten” yana.
Romanda Bazarov’un “Doğru düzgün
bir kimyacı, herhangi bir şairden yirmi kat daha yararlıdır” “Asıl sanat para kazanmaktır, yoksa basurdan
başka bir şey değildir!” gibi görüşlerini okuyoruz. Burada Turgenyev’in
Berlin Üniversitesindeki deneyimini anımsayabiliriz. Ne de olsa bu yıllar
Almanya’da akademik çevrelerde Bruno Bauer’in yerleşik inançlara karşı mücadele ettiği, Max Stirner’in
Hegelcileri “duman ve tozla uğraşanlar”
olarak nitelediği dönemdi.
Bazarov’un saçının uzun olması bile
Pavel’in eleştirisine yol açar: “’Konuğumuz
mu olacak?’ ... ‘Bu uzun saçlı mı?’” (s. 25). Sürekli tütün içmeleri de ayrı bir eleştiri
konusu. Hatta tütün içmek sembolik bir önem bile taşıyor. Romanın ilk
sayfalarında baba – oğul Kirsanov’ların tatlı sohbetini Bazarov piposu için kibrit isteyerek bozuyor (s. 23).
Gençler açısından ise kendilerini önceki kuşaktan üstün gördükleri
vurgulanabilir. Çok daha uyumlu Arkadiy bile kendini gelişmiş hisseder ve adeta
babasını alt sınıftan bir kız (Feneçka) ile ilişkisi konusunda “affeder”: “(Arkadiy)
kendisindeki gelişmişlik ve serbestlik bilincinin tadını çıkarıyordu.” (s. 19). Memleket konusunda da bağımsızlığını
kazanmıştır: “(Nikolay Petroviç) ‘Sen
burada doğdun, buradaki her şey sana özel görünmeli...’ ‘Hayır, babacığım,
insan nerede doğarsa doğsun fark etmez.’ ‘Ama...’ ’Hayır, hiç fark etmez.’
Nikolay Petroviç, oğluna yan yan baktı (s.
17). Bazarov ise çok daha keskindir: “ah şu yaşlı romantikler! Sinir sistemlerini öfkelenecek kerteye dek
gererler... sonra da dengeleri bozulur” (s. 29). “İltifat mı edecektim bu taşra aristokratlarına! Hep gurur, aslanvari
alışkanlıklar, gösteriş. Madem yapısı böyle, Petersburg’da kendi çöplüğünde
ötmeye devam etseydi” (s. 45).
Önceki kuşak romanda belki de daha ayrıntılı
biçimde, farklı kişiliklerle çiziliyor. Örneğin
Nikolay modernleşme yanlısı, ama sanatsever ve romantik. Viyolonsel çalıyor,
Puşkin, Schiller ve Goethe okuyor. Hem ölen eski eşi hem de Feneçka ile ilişkisi
sevgi dolu. Pavel aristokrat bir gelenekçi. Vasili yoksul bir emekli doktor ve
Arina yufka yürekli dindar bir anne olarak karşımıza çıkıyor.
Arkadiy – Bazarov Çelişkisi:
Özellikle romanın ilk yarısında Arkadiy, adeta Bazarov’un
çömezi. Bazarov’a hayran, nihilist olmaya çalışıyor. “Babacığım, lütfen onu sev. Onun dostluğuna ne derece değer verdiğimi
sana anlatamam” (s. 15). Zamanla aralarındaki farklılıklar belirginleşiyor.
Arkadiy daha yumuşak, müziksever, duygusal, anlayışlı ve insan sevebilen bir
karakter. Önce Odintsova’ya hayran, ardından Katya’ya aşık. Kendindeki
değişimin de farkında ve nedenini Katya olarak görüyor: “Gerçekten de ben pek çok bakımdan değiştim. Bunu siz, bu değişikliği
özellikle borçlu olduğum siz” (s. 307).
Bazarov ise, özellikle romanın başında, düzeni yıkmak
isteyen bir nihilist. Alt sınıftan olanlarla arası görünüşte iyi. Köylüler,
çocuklar, uşaklar onu benimseyip kendilerinden buluyorlar (s. 76). Ama belki de
bu aldatıcı bir görünümdü: “Bazarov,
köylülerin gözünde yine de bir çeşit soytarıdan farklı olmadığını tahmin bile
edemezdi” (s. 323). Arkasından köylüler “... Bilirsin, beyzade; o ne anlayacak ki?”derler (s. 322).
Katya Arkadiy’i “evcil”,
Bazarov’u ise “yabanıl” olarak
niteler (s. 290). İkisi arasındaki farkı Madam Odintsova çok önceden fark ediyor.
Odintsova’nın evine ilk geldikleri gün gerçek bir nihilistin sanattan
hoşlanmayacağını düşünüyor, ama Arkadiy’i piyano dinlemeye gönderiyor (s. 149).
Bu iki arkadaş arasındaki çatışma gerçekten de bu temel üzerinde gelişir.
Kuşaklar arasındaki belirgin ayrım olarak beliren “romantik geçmiş” ile “realist
güncel” arasındaki çelişki zamanla Arkadiy ve Bazarov’un arasını açar. Bazarov:
“Bunların hepsi romantizm, saçmalık, küf,
sanat. İyisi mi, böceğe bakalım” (s. 55) görüşünü savunur. Sevgi –
duygusallık – güzellik ile nefret – öfke - yıkım konusundaki tartışmada Arkadiy
Bazarov’un Puşkin’e “iftira” attığını söyler. Bazarov’un
amcası ile atışması, babasını küçük görmesi Arkadiy’i rahatsız eden diğer
konulardır. (Bazarov Babasının viyolonsel
çalmasına gülünce) “üstadına
(Bazarov’a) karşı ne kadar büyük saygı duyarsa duysun Arkadiy’in yüzünde bir
tebessüm bile yoktu” (s. 72). Bazarov Pavel’in “budala” olduğunu söyleyince Arkadiy ve Bazarov dövüşün eşiğine
geliyor (s. 227 -228).
Bazarov’da da roman boyunca (birkaç ay içinde) önemli bir
değişim gözlenir. Bekleneceği gibi katı bir nihilist olarak aşka karşı çıkar: “romantik anlamda aşkı saçmalık, affedilmez
bir salaklık olarak adlandırır” (s. 160). Odintsova’ya aşık olmaya başlayınca önce huzursuz olur: “Bazarov’da önceden hiç hissetmediği bir
huzursuzluk ortaya çıkmaya başlamıştı: Çok kolay sinirleniyor, isteksiz
isteksiz konuşuyor, öfkeli gözlerle bakıyor ve sanki altına bir şey batıyormuş
gibi yerinde oturamıyordu” (s. 157). Ardından ümitsiz aşkını Odintsova’ya itiraf
eder: “Öyleyse öğrenin, sizi seviyorum,
aptalca, delice seviyorum... İşte istediğinizi elde ettiniz” (s.180). Hem
de bu aşkın karşılıksız olduğunu bilir: “siz
beni sevmiyorsunuz ve hiçbir zaman da sevmeyeceksiniz” (s. 185).
Romanın başında kendini çok güçlü hisseden ve hemen herkesi
küçük gören Bazarov genel olarak yaşama ve Rusya’ya ilişkin görüşlerinden de
kuşku duymaya başlar, ölüm döşeğinde mırıldanır: “Ben Rusya için gerekli miyim?.. Hayır, anlaşılıyor ki, değilim” (s.
341).
İnsanlara, sanata, doğaya sevgi ile bakabilmek veya
bakamamak Arkadiy ile Bazarov arasındaki önemli ayrım. Bazarov, nihilizm hakında
konuşur ve birçok davranışına da bu görüş yansır. Ama hem önceki evliliği hem
de Bazarov’a karşı tutumu ile konusunda gerçek nihilist bence Madam
Odintsova’dır. Karşılksız aşkta Pavel’in durumuna düşürerek Turgenev, Bazarov’u
cezalandırır. Buna karşılık Arkadiy, Katya ile mutluluğa ulaşır.
Nikolay – Pavel Çelişkisi
Nikolay gençleri anlamaya çalışıyor. Oğlu ile St.
Petersburg’da geçirdiği dönem, Oğlunun ve hatta Bazarov’un düşüncelerine saygı
duyması, kendisinin de bir zamanlar önceki kuşağı küçük gördüğünü anımsayarak “İşte sıra şimdi bize geldi, çocuklarımız
onların kuşağından olmadığımızı söyleyecekler bize ve biz bu acı ilacı
yutacağız” diye düşünmesi bunu gösteriyor. Öte
yandan Nikolay doğa, sanat ve aile sever kişiliğinden taviz vermiyor.
Pavel ise giyimi, davranışları ve düşünceleri ile tam bir
aristokrat. Gençleri anlamaya hiç çalışmıyor. Turgenyev bu katı tutumu da
cezalandırıyor. Düşmanı Bazarov karşısında mahcup edip adeta sürgüne
gönderiyor.
Aristokrasi hiç kuşkusuz modern tanımlama ile bir sınıf. Ama
Turgenyev bunun ötesinde aristokratik ideolojinin farklı sınıfları da
içerebilen bir düşünce biçimi olduğuna işaret ediyor. Örneğin “Prokovyiç, (bir uşak olmasına rağmen)
kendince Pavel Petroviç’ten geri kalmayan bir aristokrattı” (s. 76).
Edebi Üslup
Turgenyev çağdaşları ve kendinden sonra gelecek bir dizi
büyük Rus romancısı gibi gerçekçi ve modernist bir yazar olarak nitelenir. Bu
romanda da doğa, evler, odalar ayrıntıları ile betimlenmiş. Zaman akışı,
karakterlerin konumları ve gelişmi gerçekçi bir biçimde işlenmiş.
Geleneksel XIX. Yüzyıl romanında yazarın biraz “didaktik”
davrandığını, zaman – zaman anlatıyı kesip aydınlatıcı bazı bilgileri dolaysız
biçimde verdiğini biliyoruz. Daha sonraki gerçekçiler bu tekniği kullanmadılar.
Turgenyev bu romanda birkaç yerde okuyucuya dolaysız biçimde sesleniyor: “Ve Arkadiy, ona amcasının hikâyesini
anlattı. Okuyucu bu hikâyeyi bir sonraki bölümde bulabilir” (s. 46).
“Burada biter sanılır,
değil mi? Ama belki de okurlarımızdan bazıları, ortaya çıkardığımız kişilerden
her birinin şu anda, evet özellikle şu anda ne yaptığını öğrenmek
isteyeceklerdir. Onların bu isteklerini yerine getirmeye hazırız” (s. 346).
Olgunlaşma Boyutu
Bazarov karakterinde roman boyunca geçekleşen değişimi
yukarıda vurgulamıştım. Bu özelliği ile Babalar ve Oğullar bir olgunlaşma
romanı (Bildungsroman - coming of age novel) sayılabilir mi bilmiyorum. Genellikle
böyle nitelenen romanlarda karakterin değişimi gençlikten yetişkinliğe uzanan
bir zaman içinde, nedenleri ayrıntılandırılarak,
bir gelişim süreci ile ele alınır. Babalar ve Oğullar’da hem süre yalnızca
birkaç ay, hem de diğer karakterlerle ve fikirlerle çelişki ve çatışmalar vurgulanıyor. Bazarov kadar keskin olmasa da
Arkadiy de roman boyunca bir olgunlaşma sürecinden geçiyor. Bu nedenle
romandaki Bazarov ve Arkadiy’nin durağan karakter (static character) değil devingen karakter (dynamic character) olduğu rahatça söylenebilir.
Kadınların gücü
Bu romanın bir özelliği de kadınların güçlülüğü. Birçok
romantik yapıtta kadınların güzel, duygusal, biraz da zayıf yönlerinin ön
planda olduğunu görürüz. Oysa gençlerin aniden ziyaretine gittikleri ve onları
teklifsizce karşılayan “liberal” ve “feminist” Kukşina hiç de güzel ve
düzenli değil. Tipik olmayan biçimde kimya ve biyoloji meraklısı. Odintsova’da da
benzer bir merak vardır. Örneğin bitkilerin Latince isimlerini öğrenmek ister,
iyi iskambil oynar ve “(erkekleri)
şapşal, ağırkanlı, sıkıcı, uyuşuk ve güçsüz yaratıklar” olarak görür (s. 153). Hiç de duygusal değildir, aşık olamaz: “Bir
keresinde yurtdışındayken yüzünde bir şövalye ifadesi bulunan açık alnının
altında gururlu mavi gözleriyle bakan genç ve yakışıklı bir adama rastlamıştı;
bu adam onun üzerinde kuvvetli bir etki yapmış ama bu bile onun Rusya’ya geri
dönmesine engel olamamıştı” (s. 153). Bazarov’a karşı da çok güçlüdür. Babalar
ve Oğullar kuşkusuz bir “feminist” roman olarak nitelenemez ama hem kadın –
erkek karakterler arasındaki hem de Odintsova ile Katya arasındaki farklılık
romana ilginç bir boyut katıyor.
Romanda Doğa
Betimlemelerin ötesinde doğa bir yandan “çiçek” diğer yandan
“kurbağa kesme” ile çelişkinin bir başka boyutunu gösteriyor. Anna, Katya ve
Feneçka sürekli çiçek toplayıp düzenliyorlar. Karakterler bahçede dolaşıyor,
doğa yürüyüşleri yapıyor, bataklığa gidiyor ve kameriyede oturuyorlar.
Bazarov’un evden ayrılmasının hemen öncesinde annesi Bazarov’un odasına çiçek
ısmarlıyor. Romanın en kritik bölümlerinden birinde, Bazorov’un Feneçka’yı
öptüğü bölümde güller adeta baş rolde (s. 259).
Buna karşılık Bazarov’un kurbağa kesmesi adeta bilimin
sevimsiz ve katı yüzünü sergiliyor.
Karakterler
Sonuç olarak Babalar ve Oğullar akıcı bir üslupla yazılmış
olay örgüsü yoğun, hızlı okunabilen bir roman. Ama bence düşünerek ve çeşitli katmanları
gözlenerek okunmalı. Başta da değindiğim gibi benim ikinci okuyuşumda
öğrendiğim bu.
Rus İsimleri Üzerine Bir Not:
Bilmem size de romanlardaki Rus isimleri biraz uzun ve
karışık gelir mi? Bu küçük açıklama notunu bu amaçla yazdım. Bir kere standart
bir Rus ismi üç kelimeden oluşuyor.
· İlk isim Arkadiy, Katerina gibi doğan çocuğa
verilen özgün ad.
· Orta isim (patronymic)
baba adından kaynaklanıyor ve “... oğlu (... viç)” veya “... kızı (... vna)”
biçimini alıyor. Örneğin romanımızda Nikolay ve Pavel’in babaları Petrov. Her
ikisinin de orta ismi Petroviç; Genç Bazarov’un babasının ismi Vasili, bu
nedenle orta ismi Vasiliyeviç; Anna ve Katerina’nın babalarının ismi Sergey. Bu
ikisinin orta isimleri de Sergeyevna.
· Üçüncü isim ise bizim soyadı kavramı gibi baba
tarafından aileyi tanımlıyor. Kirsanov, Bazarov gibi.
Bizden farklı olan yönü ise bu her üç ismin de tek başına
kullanılabilmesi. Örneğin romanda karakterler çoklukla Arkadiy (ilk isim),
Prokovyiç (ikinci isim), Bazarov (üçüncü isim) diye anılıyor.
İşi daha da karıştırmak için samimi kullanımda Arkadiy –
Arkaşa, Fedosya – Feneçka, Katerina – Katya, Yevgeni – Yenyuşka, Arina – Arişa,
Natalya – Nataşa gibi kısaltılabiliyor. Bu da bizim Memo, Sülo, Fatoş gibi
kısaltmalarımıza benziyor.
Çok güzel bir inceleme olmuş. Kutlarım.
YanıtlaSil