Endüstri
Devriminin 1700’lerin ikinci yarısında Britanya’da başladığı ve toplum yapısını
değiştirdiği bilinir. Bu kapsamda buhar
gücünün dokumacılıkta (James Watt, 1765), gemilerde (Symington, 1802) ve demiryollarında
(Trevithick, 1803) kullanılması, sülfirik asit gibi temel kimyasal ürünlerin üretimi
(Ward, 1736), reveber ergitme fırınlarında dökme demiri cüruftan ayırma
(Onions, 1783) gibi uygulamalar Endüstri Devriminin köşe taşları olarak
belirtilir. Pekiyi bunun öncesinde toplumsal durum nasıldı? Bu soru beni hep
ilgilendirdi. Bu gelişmelerin büyük çoğunluğu İskoçya’da gerçekleşiyor. Ama
adanın -ve ardından “üzerinde güneş batmayan İmparatorluk” kuran- baskın ülke İngiltere’yi
biraz gözümüzde canlandırmaya çalışalım:
16. yüzyıl
ikinci yarısı, Kraliçe I. Elizabeth (1559 – 1603) dönemi, İngiltere
Krallığı’nın “altın çağı” veya “İngiliz rönesansı” olarak nitelenir. Bu kısa iç
barış döneminde, hem geçmişteki taht kavgaları (örneğin Güller Savaşları – War
of the Roses), hem de süregelen Anglikan/Protestan/Katolik mezhep
çatışmaları (örneğin Kraliçe I. Mary – Bloody Mary) yatıştı. 17. Yüzyıl
başında İngiliz – İspanyol savaşı sona erdi. İspanya, İngiltere’nin Protestan
bir ülke olmasını kabul etmiş, İngiltere de İspanya’ya bağlı olan Hollanda’da
isyancıları desteklemekten vaz geçmişti (Londra Antlaşması, 1604).
Ne yazık ki
bu dönem kısa sürer. Kraliçe Elizabeth çocuk sahibi olmadan ölünce Tudor
Hanedanı sona erer, İskoçya Kralı, I. James olarak İngiltere tahtına oturur ve
Stuart hanedanı başlar. Bu yalnızca bir hanedan değişimi değil, -ülkeler
değilse de- İngiliz ve İskoç kraliyet yönetimlerinin (Union of the Crowns)
birleşmesidir (ülkelerin birleşmesi çok sonra gerçekleşecek Act of Union,
1707). Her şey bir yana Stuart’lar Katolik'tir ve Protestanlar bu gelişmelerden
hiç memnun olmazlar, huzursuzluklar başlar ve I. James bir dizi suikast
girişimleri ile karşılaşır. Sonunda I. James’in oğlu I. Charles döneminde
krallık ile parlamento taraftarları arasında İç Savaş başladı. Parlamento
ordularının komutanı Oliver Cromwell savaşı kazandı, Kral I. Charles idam
edildi (1649), cumhuriyet ilan edildi ve Cromwell devlet başkanı (Lord
Protector) oldu (1653).
Bu arada I.
Charles’ın oğlu Charles, önce İskoçya’ya, ardından Fransa’ya (Fransa Kralı XIV
Luis kuzeniydi) ve Hollanda’ya kaçar. Bu dönemde Jacobite hareketinin
hem İngiltere’de hem de kıta Avrupa’sında çeşitli girişimlerini görüyoruz.
(İngiltere tarihinde Katolik Stuart hanedanından -ve onun önde gelen isimleri
James’lerden- yana olan Jacobite hareketi var. James adının kaynağı olan
Latince Jacobus’dan kaynaklanan bu terim, Fransız devrimi ile ünlenen Jacobin
klübü Société des Jacobins, amis de la liberté et de l'égalité ile karıştırılmamalı.)
İngiltere’de
cumhuriyet yönetiminin pek de başarılı olmaması soncunda Charles, adaya dönüp
II. Charles olarak tahta geçer ve “restorasyon” -yani yeniden krallık- dönemi
başlar (1660). Fakat bu da sorunludur. Özellikle II. Charles’ın ölümünden sonra
(1665) tahta geçen II. James’in koyu bir Katolik olması yine mezhep
çatışmalarını gündeme getirir ve çözüm devrimdir (Glorious Revolution,
1688). Hollanda’dan William (William of Orange) gelir, II. James kaçar,
parlamento güçlendirilir (Bill of Rights), Kral III. William ve karısı
Kraliçe II. Mary ülkeyi birlikte yönetecektir. Kralın Protestanlığı bu kez
Katolikleri kızdırır ve yukarıda anılan Jacobite’lar, III. William’a
karşı başarısız bir suikast girişiminde bulunur. III. William’ın ardından
(1702) tahta oturan Kraliçe Anne, Katolik Stuart hanedanındandır, ama Anglikan
olarak yetiştirilmiştir ve anlaşmaya göre (Act of Settlement, 1701)
bundan sonra hanedan hep Anglikan olacaktır. Öyle de olur; Kraliçe Anne çocuk
sahibi olmadan ölünce Almanya’dan Hannover’ler gelir ve bu hanedan Birleşik
Krallıkta günümüze kadar sürer.
Kısacası çok
isim ve tarih içinde büyük bir kargaşa. Yukarıda yalnızca iç-içe geçen taht ve
mezhep çatışmalarını özetlemeğe çalıştım. Kuşkusuz bu dönemde siyasal olayların
yanında, coğrafi keşifler; veba salgını (1665); büyük Londra yangını (1666);
Hobbes (1589 – 1679), Montesquieu (1689 - 1755), Voltaire (1694 - 1778), Hume
(1711 – 1766), Rousseau (1712 - 1778)… gibi düşünürlerin fikirleri; bilim,
teknoloji ve sanayideki gelişmeler toplumu alt üst etmişti.
Evet, tarihte
toplumların kargaşa içine düşmelerinin ardından ileriye doğru büyük sıçramalar
yapmalarının birçok örneği var. Günümüzde de Dünya böyle bir kargaşa içinde. İklim
ve çevre krizi, acımasız savaşlar, ulusal ve uluslararası hukuk düzenlerinin
çökmesi, demokrasiye olan güvensizliğin artması, yaygınlaşan ekonomik zorluklar,
artan eşitsizlik … Sorunlar saymakla bitmiyor. Dileyelim ki bu durum bizi
umutsuzluğa itmesin ve bu kargaşanın ardından daha iyi bir Dünya kurabilelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder