30 Aralık 2024 Pazartesi

Takvim

Bu günlerde her yerde bir telaş, yeni bir yılı karşılamaya hazırlanıyoruz. Ben de “takvim” konusunda bir şeyler yazayım dedim.

İnsanların yeryüzündeki döngüselliği “avcı-toplayıcı” bir yaşam sürdürdükleri dönemde fark ettiklerini biliyoruz. Hava ısınıp soğuyup ısınıyor, bitkiler uyuyup canlanıyordu. Aynı döngüsellik, hem de eşzamanlı olarak gökyüzünde yıldızlara da vardı.

Bu döngünün bir yandan kayda geçirilmesi, gelecek yıllara ve kuşaklara aktarılması; diğer yandan ekim-hasat gibi tarıma ilişkin etkinliklere işaret eden bölümlere ayrılması gerekiyordu. Özellikle Mısır ve Sümer gibi tarım toplumlarında mevsimleri ve Güneş yılını temel alan “takvim” kavramı gelişti.

Akad’ca, Süryanice, Arapça, İbranice gibi kökleri Bereketli Hilal’in eski dillerine uzanan dillerde üç sessiz harften türeyen (ve yalnızca bu harflerin yazıldığı) kelimeler olduğunu biliriz. KVM harflerinden insanları bölen kavim gibi yılı bölen takvim veya KMS harflerinden kısım gibi Kasım türetildi.

Antik Mısır uygarlığında Nil nehrinin taşma dönemini öngörme çok önemliydi. Her yıl orta Afrika dağlarında karlar eriyip yağmurlar başlayınca ülkenin bazı bölgelerinde nehir 1000 metreden fazla yükseliyor, ardından sular çekilince de çok verimli alüvyonlu topraklar ortaya çıkıyordu.

Bu arada Mısırlılar bir şey daha gözlediler: Nil’in taşma döneminde gökyüzünde Sirius yıldızı (Ak Yıldız- kuzey yarıkürede bahar aylarında görülen, köpek takımyıldızındaki çok parlak bir yıldız) görülüyordu. Bu da Nil’in taşma vaktinin geldiğine ilişkin önemli bir işaret oluşturdu.

Güneş takvimi (Şemsi Takvim) kullanımı yanında aynı bölgedeki tarımla ilgisi yeterince güçlü olmayan bazı toplumların Ay takvimi (Kameri Takvim) kullandıklarını da görüyoruz. Ay takvimi kullanmak, kuşkusuz çok daha kolaydı, gökyüzüne bir göz atmak yaklaşık olarak ayın hangi gününde olduğumuzu anlamak için yeterliydi. Diğer yandan yalnızca 354 günlük bu takvim Güneş yılının, dolayısıyla mevsimlerin döngüsünü gözlemek için yetersizdi. Yetersizliği tarım yapılmayan Arap yarımadasında sakıncalı değildi, ama özellikle vergi yükümlülüğünün Ay takvimine göre belirlenmesi İran’da sorun oluşturdu ve Ömer Hayyam başkanlığında bir grup yıldız bilimci 11.Yüzyılda Güneş yılına dayanan Celali takvimini geliştirildi.

Yıl Ne Zaman Başlamalı?

Döngüselliğin farkına vardıktan sonra bu çemberin bir noktasının “başlangıç”, “yılbaşı” olarak belirlenmesi gerekiyor. İlk olarak doğanın yenilenmeye başladığı bahar dönemi akla geliyor. Çok eski çağlardan beri, gündüzlerin uzamaya başladığı 21 Mart gündönümü gözleniyordu. Birçok uygarlıkta Mart ayının yılın başlangıcı olduğunu görüyoruz. 

Roma imparatorluğu döneminde veya 1840’dan sonra Osmanlı’da kullanılmaya başlanan Rumi takvimde yılının ilk günü 1 Mart’tı.

Bunun ilginç bir izi günümüzde de gözleniyor. Birçok Batı dilindeki September, October, November, December gibi ay isimleri Latincede yedinci, sekizinci, dokuzuncu, onuncu kelimelerinden kaynaklanıyor. Dikkat edilirse bunlar günümüzde kullandığımız takvime göre 2 ay kayıyor (örneğin Latince Septem – 7 demek, oysa September - Eylül günümüzde 9. Ay). Çünkü Roma Takviminde yılbaşı 1 Ocak değil,1 Mart.

Yılın Ayları

Şimdi de kullandığımız takvimdeki aylara bir göz atalım.

Bugün Ocak dediğimiz Ay, Rumi takvimde Kânun-i Sani (Aralık da Kânun-i Evvel). Buradaki Kânun, yasa veya enstrüman anlamındaki “kanun” ile karıştırılmamalı. Kanun Arap alfabesindeki KAF ile yazılıyor. Oysa Kânun KEF ile yazılıyor ve “ocak, soba” anlamına geliyor.

Bu oldukça ağdalı Arapça sözcüklerin yerini Dil Devrimi ile halk arasında öteden beri kullanılan Ekim-Kasım-Aralık-Ocak sözcükleri almış.

Dilimize Süryaniceden gelen Şubat “duraklamak” anlamına geliyor: Soğuk kış günlerinin ardından bahar ayları öncesinde bir duraklama. Bu sözcüğün kökeni Akad’lara kadar uzanıyor. Musevilerin Şabat uygulaması da haftalık çalışmalardan, yoğun günlerden sonra bir duraklama. Arapça SBT (sebat, sabit de aynı kökten).

Baharın gelmesi genellikle çok olumlu çağrışımlara yol açıyor. Ama olumsuzlar da var: Artık ordular sefere çıkabiliyor. Antik Yunan ve Roma’nın savaş tanrıları (Mars, Ares) Mart ayına adını vermiş. Ayrıca Mars (Arapça Merih) bir gezegen.

Nisan Arapça Saniye (2) kökünden geliyor (Yine Mart birinci ay ise Nisan yılın 2. Ayı).

Mayıs adının kaynağı tanrıça MaiaMaia (Latince Maius), Antik Yunan mitolojisinde Atlas’ın kızı ve Hermes’in annesi, orman perisi ve bereket tanrıçası.

Haziran’ın dilimize nasıl geldiği çok daha belirgin: Süryanicede “hazıran” sıcak demek.  

Temmuz Sümerlerde Dummuz, çiftçi ve çoban tanrısıydı. Arapça’da da bu aya tammüz denildiğini görüyoruz. (Batı dünyasında ise July, Juillet, Juli, Julio… gibi ay isimleri ile karşılaşıyoruz. Bunlar ünlü Roma devlet adamı Jül Sezar - Giulio Cesare kaynaklı).

Ağustos, açık bir biçimde Roma İmparatoru Augustos’tan kaynaklanıyor. Hatta Augustos, “Benim adımı taşıyan ay Giulio’nun ayından kısa olmasın” deyince, (o zaman en son ay olan zavallı) Şubat’tan bir gün alınarak, 30-31-30-31 gün diye giden düzen bozulup, Ağustos da 31 gün yapılmış. 

Eylül Akad – Süryanice’ de “üzüm” anlamında kullanıyor. Ayrıca İbranicede “elül” ayı var.

Haftanın Günleri

Biraz da haftanın günlerine bakalım

Ay isimlerindeki kaymanın benzerini gün isimlerinde de görüyoruz.Türkçede haftanın Çarşamba – chahar/cihar (4 veya 4.) şabba/samba, Perşembe panj/penç (5 veya 5.) şabba/samba gibi bazı günleri Farsçadan geliyor. Çarşamba, günümüzde haftanın 3. günü, ama 4. gibi adlandırılmış. Bunun da temeli eski İslam takvimleri: Cumartesi hafta tatili, Pazartesi değil Pazar haftanın birinci günü.

Benzer biçimde Arapça selase (3) Salı olmuş.

Cuma Arapça kaynaklı. CMM veya CM kökünden türetilen “topluluk, toplanma” ile ilişkili cami, cem, cemaat, camia, cemiyet, cumhur gibi bir dizi sözcükten biri.

Ay ve gün isimlerinde, farklı kültürler olarak tanıdığımız Sümer, Akad, Arap, İbrani, Süryani, Dürzi, Fars, Antik Yunan, Roma ve kuşkusuz Türk kültürlerinin nasıl iç içe geçtiğini görüyoruz. Günümüzde birbiriyle çatışan, hatta savaşan ülkelerin, uygarlıkların geçmişe uzanan ortaklıklarının bugüne örnek olmasını ve 2025’in hepimize mutluluk getirmesini dilerim.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder