28 Şubat 2024 Çarşamba

NEDEN FELSEFE?

 

Geçenlerde bir gazetede Heybeliada’da Spinoza için lokma dağıtıldığını ve dükkana “iyi ki yaşadın Spinoza” yazan bir afişin asıldığını okudum. Lokmacı, müşterisi olan bir profesörün lokma döktürdüğünü söylemiş. Sevdiklerini kaybedenlerin, parasını ödeyerek, hayır olsun diye lokma dağıtmaları geleneğini İzmir’den bilirim. Bu haber beni, bir yandan gülümsetti ve çok mutlu etti, diğer yandan da düşündürdü: “Neden felsefe?”

Felsefenin tarih boyunca –birçok şey- ama en azından, siyaset, din ve bilim karşısında, kendini savunmak zorunda kaldığını biliyoruz. Sokrates’in siyaset tarafından suçlanması, kendini savunması ve ölüme mahkum olması, felsefe – siyaset çelişkisinin antik çağlara uzandığının en bilinen örneği. Ardından, özellikle ortaçağda “dinin doğruları söylediğine inanıyoruz. Öyleyse neden felsefe ile ulaşmaya çalışalım?” sorusu gündeme geliyor. Bilimin gelişmesiyle de benzer bir soru beliriyor: “Bilim ve teknoloji günlük sorunlarımızı çözüyor, neden felsefe yapalım?” Hatta Heidegger gibi felsefenin öldüğünü söyleyen filozoflar da var.

Genel olarak, felsefenin kullanımı tek bir amaçla sınırlı olmadığı, bireysel gelişime, toplumsal ilerlemeye ve dünyayı kolektif olarak anlamamıza katkıda bulunan çok çeşitli entelektüel, pratik ve varoluşsal faydaları kapsadığı söylenebilir. İlk akla gelen birkaç görüş olarak felsefenin,

·         Bilim, siyaset, hukuk ve etik gibi alanlarda Eleştirel Düşünmeye;

·         Bilgi, varoluş, anlam ve amaç gibi konuları sorgulayarak Dünyayı Anlamaya;

·         İnanç, değer ve hedeflerimizi gözden geçirmemize yol açarak içgörü (insight – aperçu) ile Kendimizi Geliştirip Yansıtmaya;

·         İnsanlığın entelektüel mirasını anlayıp farklı düşünme biçimlerini takdir etmemizi sağlayarak Kültürel ve Tarihsel Görüşleri Geliştirmeye yardımcı olduğu söylenebilir.

Ben ise bu konuda Aristoteles’in kullandığı “aporia” (sorun, problem, mesele) kavramından yola çıkıyorum. Eğer bir soru sorduğumuzda bizi doyuran, anlayabildiğimiz belirli bir cevap alıyorsak bir sorun yok; ama herkesten farklı yanıtlar geliyorsa bir aporia var ve biraz düşünmemiz gerekli! Örneğin “bilgi nedir?”, “neyi ve nasıl bilebiliriz?”, “bilgi öznel mi yoksa nesnel bir şey midir?”, “bilgi kesin mi yoksa göreceli bir şey midir?”... gibi sorular uzar gider ve bunlara “uzmanlar” farklı cevaplar verir. Hatta daha da kötüsü hiçbir “uzman” da bulamayız! Ne de olsa Sokrates: “sorgulanmamış bir yaşam, yaşamaya değmez” demiş.

Pekiyi, bu sorulara felsefe doğru ve kesin yanıtlar veriyor mu? Hayır, hiç de değil!

Ama güzel haber: düşünmek iyi ve güzel bir şey. Aramak, “bulamasak” da birçoğumuzu mutlu ediyor. 

Sanırım düşünmemize yol açan her olanak da bize bu zevki verdiği için çok değerli.