18 Kasım 2012 Pazar

İNTERNET ve BLOGUM



Özellikle çocukların ve gençlerin internet bağımlılığından çok dert yanıyoruz. Sosyal medyada çok zaman geçiriyorlar, bu ortamda çok kötü uygulamalar var, dolandırıcılıktan şiddete ve yanlış seks ilişkilerine uzanan tehlikeler var. Yanlış bilgiler var. Saatler ekran başında hareketsiz geçiyor, sanal ortamın sahte çekiciliği insanı gerçek yaşamdan ve gerçek ilişkilerden uzaklaştırıyor… İnternete ve sanal ortama pek çok haklı eleştiri yöneltilebilir.
Karşı evde oturan aile ile görüşmüyoruz. Çocuklarımız mahallede koşup oynamıyorlar. Zaten okuma-yazma özürlü bir milletiz, giderek hiç okumuyor ve yazmıyoruz. Kalın kitaplar okumayı, uzun mektuplar yazmayı tümüyle unuttuk. Cep telefonlarında kısa mesajlar yazıyoruz. Twitter’da kısacık “tweetler atıyoruz”. Uzun tümceler yok oldu. Sözcükler bile kısaldı. Gençler “mrhb”, “slm” diye yazışıyor.

Diğer yandan bilgisayarların ve internetin sağladığı küresel bilgi biriktirme ve iletişim ortamının sağladığı çok ilginç olanaklar da var. Evet, komşularımızı tanımıyoruz ama dünyanın öbür ucundaki bir insanla ortak bir ilgi alanını paylaşabiliriz. Doğa fotoğrafı çekmeği seviyorsak, Avustralya’da bir fotoğrafçı ile “arkadaş” olabiliriz. New York’ta bir üniversitede geçen hafta tamamlanan doktora tezini okuyabiliriz.
İnternetin beni çok şaşırtan yönü, giderek bireyselleşen bu dünyada insanlardaki paylaşımcılığı ortaya çıkartması. İnsanlar yaşamlarını, deneylerini, bilgilerini, hatta kalplerini bu ortamda paylaşıyorlar. Bir tatile çıkıyorlar, oteller, restoranlar hakkında olumlu-olumsuz izlenimlerini aktarıyorlar. Tek başına Wikipedia-Vikipedi deneyimi bile insanların iyi yönünü kanıtlıyor diye düşünüyorum. Dünyanın dört köşesinden gönüllüler 55 dilde yazılan 29 milyon sayfada 4 milyonu aşan maddeye ulaşan bu ortak ansiklopediye bilgiler yüklüyor.

Kısacası birçok teknolojik buluş ve gelişme gibi internet de iyi ve kötü kullanılabilecek bir olanak. Bu niteliğiyle onu “iyi” ve “kötü” kefeleri olan bir teraziye benzetiyorum. 60 Yaşımı geride bıraktım. Bu ülkede çalışma - okuma – yazma dolu uzun yıllar yaşadım. Ve artık teraziye ben de bir şeyler koyabilirim diye düşünüyorum. Blog sayfalarımda elimden geldiğince doğru kaynaklardan doğru bilgilere dayanan özgün yazılar sunacağım. Yazdıklarımın terazinin “iyi” kefesinde mi; yoksa “kötü” kefesinde mi olduğuna artık siz karar verin.

Bu ülkede yaşayıp da politikadan uzak kalmanın olanağı var mı? Beni bir de sabahları gazetelerimi okurken görün! Diğer yandan blog sayfalarımda günlük politik gelişmeler ve olaylar hakkında bir şeyler yazmamaya çalışacağım. Çünkü toplumsal olayların ve gelişmelerin nedenlerini, kökenlerini, temellerini araştırmak benim çok ilgimi çekiyor. Ayrıca “çalışacağım” diyorum. Umarım bu sözümü tutabilirim!

 

1 yorum: